2014




Ashab-ı Kehf'in hikâyesi Kur'an'da geçer ve bu nedenle Müslümanlar bu hikayeye inanmaktadırlar. Aslında Kur'an'daki surede, bu kişilerin kaç kişi olduğu, kaç yıl uyudukları belirtilmez, bu bilgileri ancak Allah'ın bileceği vurgulanır. Ayrıca hikayenin motifleri ve temeli pek açık bir şekilde belirtilmemiştir. Kısaca bu kişilerin İslami bir inanca sahip oldukları ve karşılaştıkları baskı nedeniyle köpekleriyle beraber bir mağaraya sığındıkları ve bu mağarada Allah tarafından çok uzun bir süre boyunca uyutuldukları anlatılır. Ne tam olarak nerede yaşadıkları ne de tam olarak ne zamanda yaşadıklarına değinilir. Yine de gerek kültürel etkilerle gerek çeşitli rivayetler nedeniyle sayıları, adları, yaşadıkları yer ve uyudukları zamana dair çeşitli şeyler söylenmiştir. Bu söylenceler sayesinde bütün bir hikâyeye ulaşılır. Yine de hikâyenin bu halinin doğruluğuna dair pekçok tartışma vardır.

İspanyol papazı iken, Tunus’a gelerek müslüman olan bir zât. Akdeniz’de bulunan Balear adalarının büyüğü olan Mayorka adasında, bir ailenin tek çocuğu idi. Asıl ismi, Anselmo Turmedo idi. Nebuniye şehrinde, en meşhûr papaz olan Nikola Nertil’in yanında yetişti. İncîl’i ezberledi. Bu papazın yol göstermesi ile Tunus’a gitti ve orada müslüman oldu. Arabcayı ve İslâm ilimlerini iyice öğrendi. Hıristiyanlığın iç yüzünü, nasıl bozulduğunu gösteren “Tuhfet-ül-erîb” adında bir kitap yazdı. Bu kitabını, 823 (m. 1420) senesinde tamamladı. 1290 (m. 1873) senesinde Londra’da, el-Münkız kitabı ile birlikte 1402 (m. 1981) senesinde İhlâs Vakfı tarafından İstanbul’da bastırıldı. Bu kitabı Hacı Zihni Efendi Türkçeye çevirdi. Oğlu Abdülhalîm, bu kitabı Arabca olarak kısalttı. Türkçesi, Osmanlılar zamanında İstanbul’da basıldığı gibi, latin harfleri ile 1385 (m. 1965) senesinde tekrar bastırılmıştır. Yazması, Berlin Kütüphânesi’ndedir. Abdullah-i Tercümân’ın doğum târihi ve vefât târihi kaynaklarda yoktur. Fakat dokuzuncu asırda yaşadığı bilinmektedir. br />





Büyük İslâm âlimlerinden ve evliyânın en meşhûrlarından. Künyesi Ebû Muhammed’dir. Muhyiddîn, Gavs-ül-a’zam, Kutb-i Rabbanî, Sultân-ı evliyâ, Kutb-i a’zam, Bâz-ül-Eşheb gibi lakâbları vardır. 470 (m. 1077) senesinde İran’ın Geylân şehrinde doğdu. Bu sebeple de Geylânî denilmiştir. 561 (m. 1166)’de 91 yaşında iken Bağdad’da vefât etti. “İnne bi iznillahi sultân-ür-ricâl, Câe fî aşkin, teveffâ fî kemâlin.” “Şüphesiz ki, insanların sultânı “aşk” ile geldi, “kemâl” ile vefât etti” ma’nâsında söylenen beyitte; “aşk” kelimesi ile ebced hesabına göre (470) doğum târihi ve “kemâl” kelimesi ile de 91 sene olan ömrüne işâret edilmiştir. Türbesi Bağdad’dadır. Babası Ebû Sâlih bin Abdullah’dır. Abdülkâdir-i Geylânî doğduğunda, babası 60 yaşında idi. Annesi de yaşlı idi. Annesi, Fâtıma binti Ebû Abdullah Seyyidedir. Ümm-ül-hayr, Amînet-ül-hayr lakâbları vardır. Babası, Hazreti Hasen’in oğlu olan Hasen-i Mü’sennâ’nın oğlu Abdullah’ın soyundandır. Bu Abdullahın annesi, Hazreti Hüseyn’in kızı Fâtıma’dır. Hem baba tarafından, hem de ana tarafından Peygamberimizin ( aleyhisselâm ) soyundan olup, hem şerîf hem seyyiddir. Annesi ve babası evliyâ idiler. Abdülkâdir-i Geylânî, fıkıh ve hadîs ilimlerinde müctehid idi. Tasavvufta ise çok yüksek bir evliyâ ve mürşid-i kâmillerin en başta gelenlerindendir. Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri doğmadan önce, Bağdad’da bulunan âlim ve evliyâ zâtlar, onun doğacağını müjdelemişlerdir. Babası, Abdülkâdir-i Geylânî doğmadan önce, rü’yâsında Peygamber efendimizi ( aleyhisselâm ), Eshâb-ı Kirâmı ve evliyâyı gördü. Peygamber efendimiz ona; “Yâ Ebâ Sâlih! Allahü teâlâ bu gece sana çok kâmil bir erkek evlâdı ihsân etti. O benim evlâdımdan, soyumdandır. Onun derecesi ve şânı başkalarından çok üstün ve yüksek olacak” buyurarak müjdeledi. Annesi şöyle anlatmıştır: “Oğlum Abdülkâdir doğduğunda, Ramazân-ı şerîf başlamıştı. Birinci gün, imsak vaktinden güneş batıncaya kadar süt emmedi. Bu hâli, diğer günlerde de devam etti. Ramazân-ı şerîf boyunca, gündüzleri hiç süt emmedi. Anladım ki, Ramazân-ı şerîfe hürmet ediyor, oruç tutuyordu. br />



1. Hicri asrın sonu, 2. Hicri asrın başlarında yaşamış, Horosan ilinin Belh şehri sultanıydı. Etrafı madde aleminin güzellikleri ile çevriliydi. Mücevherlerle süslü tahtta oturur, kadife ve atlaslarla süslü yataklarda yatardı. Yüce Mevlâm, ona da bazı olaylar yaşatıp, kendisine ulaştıracak yolu buldurdu. Yaşadığı olayların ilki, bir av esnasında cereyan etmişti. Avlanan hayvanlardan hazırlanmış sofradan ekmek kaçıran kuşu takip ettiğinde gördüğü manzara onu hayrette bıraktı. Kuş, ağzındaki ekmeği, bataklığa yarı beline kadar gömülmüş bir adama, vermekteydi. Bu olay sultanı: - Ben bir sultanım ; kuşları avlıyorum oysa o bir kuş... Darda kalana yardım ettiriliyor. Demek ki Allahû Tealâ herkesin rızkını gönderiyor. Bu bana Rabbimin bir ihtarı olsa gerek" şeklinde derin düşüncelere gömüldü. br />





Evliyânın büyüklerinden. Künyesi Ebû Nasr olup, asıl adı Bişr bin Hâris Abdurrahmân el-Hafî'dir. Kısaca Bişr-i Hafî olarak tanınmıştır. Bişr-i Hafî Merv şehrinin Bekird bölgesinde 150 (m. 767) senesinde doğmuş, Bağdâd'da yaşamıştır. Hadîs, fıkıh ve tasavvuf ilminde büyük âlimlerden olmuştur. Yedi sandık dolusu hadîs kitabını ezberlemişti. Tasavvufta yüksek makamlara erişmiş olan Bişr-i Hafî (r.a.) 227 (m. 841) yılında Bağdâd'da vefât etti












Meczûb. Hak âşığı. Çok tanınmış evliyâdan biri. Asıl ismi Vüheyb bin Ömer Sayrâfî'dir. Behlûl-i Dânâ adıyla şöhret buldu. Doğum târihi kesin olarak bilinmemektedir. Kûfeli olduğu hâlde ömrünün çoğunu Bağdât'ta geçirdi. Hârûn Reşîd'in kardeşi olduğuna dâir rivâyetler varsa da aslı yoktur. Hârûn Reşîd'e nasîhat verirdi. Herkese ders olacak hikmetli sözleri çok meşhûrdur. 805 (H.190) senesi Bağdât'ta vefât etti. Dicle kenarında Şunûziyye kabristanlığına defnedildi.











Doğum tarihi kesin olarak bilinmiyor. 555-560 tarihleri arasında Yemen’de bulunan Karen’de doğdu. İslam'da anne sevgisinin büyüklüğüyle anlamlandırılmış bir din büyüğüdür. Babasının ismi Amir’dir. Tam adı Üveys Bin Amir-i Kareni. Babasını 4 yaşında kaybetti. Deve çobanlığı yaptı. Hazreti Peygamber döneminde yaşamasına rağmen annesine verdiği sözden dolayı, Peygamber Efendimiz’i göremediği için sahabeden sayılmaz. Peygamber Efendimiz, kendisine armağan olarak hırkasını göndermiştir. Sıffin Savaşı sırasında, Hazreti Ali tarafında savaştı. 657 yılında öldü. Naaşını almaya gelen 3 kabilenin taşıdığı tabutlarda da keramet göstererek göründüğü söylenir. Böylece bu 3 ayrı kabilenin yerleşim yerleri olan Yemen ve Şam'da bulunan türbelerinin yanında Siirt ilinin Baykan ilçesinin ziyaret beldesinde de bir türbesi olmuştur. Kendisine gönderilmiş olan Hırka-ı Şerif, şimdi İstanbul Fatih’teki Hırka-i Şerif Camii'nde, soyundan gelenlerin himayesindedir.





Allah, Hz. Meryem’in şahsında “ideal Müslüman kadın karakteri”ni tanıtmaktadır. Kuran’da bildirilen ideal kadın karakteri, bugün cahiliye toplumlarında yaygın olarak yaşanan kadın karakterinden çok farklıdır. Cahiliye toplumlarında yaşayan kadınlar, genellikle toplum tarafından kendilerine uygun görülen ve nesilden nesile aktarılarak günümüze kadar gelen ortak bir karakteri yaşamaktadırlar. Cahiliye toplumu, kadın için ayrı, erkek için ayrı ahlak özellikleri belirlemiştir. Erkeğin göstermesi gereken karakter ve ondan beklenen kişilik, kadınınkinden tümüyle farklıdır. Aynı şekilde erkeğin idealleri, hayata bakış açısı, yaşam tarzı, olayları değerlendiriş şekli de kadınınkilerden ayrı özellikler gösterir.



>

Hz.Yusuf Dizisi Full izle; Mezopotamya’daki şehirlerden birinde dünyaya gelen Yusuf güzelliğiyle kısa zamanda herkesin ilgi odağı olur ancak onun bu özellikleri kardeşlerinin kıskançlığına yol açar. Yusuf’ta zaman içinde dillere destan güzelliği dışında harikulade haller de görülmeye başlar. Bir gün bir rüya görür ve rüyasını anlattığı babası Hazret-i Yakub bu rüyasını kardeşlerine anlatmamasını ister. Yusuf kardeşleriyle çıktığı bir yolculukta kendisini kıskanan kardeşleri tarafından çölde bir kuyuya atılır. Kardeşleri eve döndüklerinde babalarına Yusuf’u kurtların yediğini söylerler. Hazret-i Yakub bu hikayeye inanmaz. Ancak Yusuf’un hasreti her geçen gün onun yüreğini dağlamaktadır.
Bu arada çöldeki kuyunun yakınından geçen bir kervan sahibi Yusuf’u kuyudan çıkarır Mısır’a götürür ve köle olarak satılığa çıkarır.
Dizi Hazreti Yusuf’un doğumundan gençlik yıllarına kadar geçen hayatını anlatıyor. Dizide Kur’an’da anlatılan kardeşlerinin hasedi köle diye satılışı Züleyha’nın aşkı hapse düşmesi ve nihayet Mısıra vali olması konu ediliyor.
















































Çağrı Filmi Full izle; 6. yüzyılda Mekke.İslam tarihçilerininin Cahiliye Devri olarak anmaktan hoşlandıkları dönemdeyiz.Şehrin ileri gelenlerinin Mekke’yi köleliğin alkol ve uyuşturucu gibi maddelerin pençesinde acımasızca yönettiği rivayet ediliyor.Kız çocukların yeni doğduklarında diri diri gömüldüklerinin anlatıldığı acımasız bir dönem.Böyle karanlık bir çağda Hz. CEbrail tarafından ziyaret edilen Hz.Muhammed(sav) insanları tek bir Tanrı’ya tapmaya davet ediyor ve şehre hükmedenlerin vahşi metodlarına karşı çıkıyor.













Hz Süleyman Filmi Full izle; Allah(c.c.) tarafından Peygamber olarak seçilmiştir. Kral olarak da lütfedilen ünvanı ile oldukça güçlüdür. Öyle ki; cinler, hayvanlar ve hatta esen rüzgar bile O’nun boyunduruğu altına verilmiştir.
Hz Süleymanın Krallığı İzle , Hz Süleymanın Krallığı Direk İzle , Hz Süleymanın Krallığı Online İzle , Hz Süleymanın Krallığı Full İzle , Hz Süleymanın Krallığı HD İzle
Filmin Orjinal Adı:Hz Süleymanın Krallığı İzle
Tür:Tarih- Savaş-Dram
Yapım:2010-İran
Yönetmen: :Shahriar Bahrani
Oyuncular: Amin Zendegani, Mahmood Pakniat ve Elham Hamidi
Film Konusu: Hz Süleyman, Allah tarafından Peygamber olarak seçilmiştir. Kral olarak da lütfedilen ünvanı ile oldukça güçlüdür. Öyle ki; cinler, hayvanlar ve hatta esen rüzgar bile O’nun boyunduruğu altına verilmiştir.







FRAGMAN

P1

P2

P3

P4

P5

P6

Tek Parça Youtube

Alternatif

Vk.Com


MKRdezign

r

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget